C.G. Jung: "Kuramsal bağlamda bilinç alanına sınır konamaz çünkü sonu belli olmayan bir sürece dönüşme kapasitesi vardır. Oysa deneysel bağlamda, bilinmeyenle karşılaştığında sınırına ulaşmış olur. Bilinmeyen, bilmediğimiz ve bu nedenle bilinç alanının merkezi olan egoyla bağlantısının olamayacağı her şey demektir. İki tür bilinmeyen vardır. Birincisi, dışsal olduğu için duyu yoluyla denenir, ikincisi de hemen o anda deneyimlerinden geçtiğimiz içsel bilinmezlerdir. Birinci grup dış dünyadaki, ikincisi de iç dünyadaki bilinmezleri içerir. Biz bu ikinci gruba bilinçdışı adını veriyoruz." Zihinsel kimlik çok büyük oranda bilinçdışından, küçük bir oranda da bilinçten oluşur.
Kişisel Bilinçdışı: Bilinçdışının bilince en yakın katmanı olup yaşanmış tüm anıların depolandığı psişenin bir katmanıdır. Yaşanmış hiçbir şey unutulmadığı gibi bu katmana istemsizce kaydedilir. Bu kayıtlar bastırılmış ya da önemsiz varsayıldıkları için hatırlanmayabilir. Kişisel bilinçdışı bireyseldir. Anılardan, arzulardan, dürtülerden, silik algılardan ve unutulmuş deneyimlerden oluşur. Bu bilinçdışı seviyesi çok derin değildir ve içerikleri kolaylıkla bilinç seviyesine getirilebilir. Komplekslerin oluştuğu ve geliştiği katman olarak kabul edilmiştir.
Kolektif Bilinçdışı: Jung Psikolojisinin Freud’un psikanalizinden ayrılmasında ana etken, Jung’un bilinçdışı kavramına yeni bir boyut eklemesi olmuştur. Kişisel bilinçdışından daha dirimsel bir güç olduğunu düşündüğü bu yapısal katmanı Jung ‘Kolektif Bilinçdışı’ olarak adlandırmıştır. Jung’un kolektif bilinçdışı teorisi, kişisel deneyimler temelinde açıklanamayan ve aynı anda her kültürde insanların ruhunda beliren psikolojik fenomenlerin yaygınlığından türemiştir. Burası, kişisel bilinçdışından farklı olarak biyolojik ve psişik anlamda kalıtsal unsurlar içerir ve insanlığın evriminin tüm manevi mirasını kapsadığı gibi her bireyin doğumuyla birlikte beyin yapısında yeniden hayat bulur. C. G. Jung: “Hakkında bir şey söyleyemeyeceğimiz gerçeğiyle birlikte, gördüğümüz kadarıyla kolektif bilinçdışının içeriği tüm kültürlerin ortak mirasını oluşturan mitolojik motiflerden ya da ilkel imgelerden oluşmaktadır. Aslında, mitolojinin tamamı kolektif bilinçdışının bir projeksiyonu (yansıtması) olarak ele alınabilir.” Jung’un bu saptamasına uygun olarak, Analitik Psikoloji’de kolektif bilinçdışının rüyalarda ve/veya mitolojide vücut bulmuş içerikleri bireyin terapisi için kullanılmaktadır.