Doğu geleneklerini ve Hristiyanlığı eklektik bir tutumla sentezleyen, birçok akımın (Sabiîlik, Maniheizm, Hermetizm gibi) benimsediği mistik felsefeye verilen genel addır. Kesin başlangıç tarihi ve kurucusu bilinmemektedir. Kökleri olasılıkla Hristiyanlıktan önceki İskenderiye’de, Yahudilik ve Helenistik felsefenin kaynaşmasında yatar. Temel öğretileri arasında ışık ve karanlık ya da iyilik ve kötülük arasındaki düalizm (ikicilik), maddi evrenin (bedenin) kötülüğü, ruhun ilahi evrene ait olup süfli yeryüzünde beden içerisinde hapishane hayatı sürdüğü, kurtuluş için dünyevi olan her şeyden uzaklaşmak ve bunun neticesinde gnosise (ilahi bilgiye) ulaşmak yatar. İnançlıları sınırlı bir tarikat yaşamı sürdürürler ve çileciliği savunurlar. Bu felsefenin temel kavramları şunlardır: 1-Hakikate ulaşmak için edinilecek bilgiye ancak ruhsal ve psişik gelişim yoluyla ulaşılabilir. 2-Ruh ölümsüzdür ve bu fiziki dünya yaşamında hapishane yaşamı geçirmektedir. 3-Gerçek olan, fiziksel dünya yaşamı değil, ruhsal yaşamdır. 4-Dünya düalist yapının geçerli olduğu bir gelişim ortamıdır. 5-Ruhsal gelişim yolunda en önemli bilgi kaynaklarından biri ruhsal âlemden alınabilecek bilgiler olup bunlar sadece seçkin ruhlara verilir. Gnosların incelenmesi uzun zaman Hristiyanlık tarafından sapkınlık sayılmış ve cezalandırılmıştır. 1945 yılında, Nag Hammadi bölgesinde bir mağarada bulunan 50 ciltlik bir Gnostik külliyat sayesinde, felsefenin özgünlüğü ile etkilediği Manicilik, Katharlar inanışı, kabala ve simya gibi bütün gizemci felsefelere tesiri anlaşılmıştır.