Kompleks teriminin ilk kez Jung tarafından kullanıldığı kabul edilmektedir. Jung'a göre kompleksler, travmatik etkiler ya da birbirine uymayan eğilimleri nedeniyle kopmuş ruhsal parçacıklardır. Sözcük çağrışım deneylerinin gösterdiği gibi, iradenin niyetlerine karışırlar ve bilinçli davranışı rahatsız ederler. Belleğe ve çağrışım süreçlerine engel olurlar. Kendi yasalarına göre ortaya çıkarlar ya da yok olurlar. Geçici bir süre için bilince sahip olabilirler ve konuşma ve davranışlarda bilinçli olmayan etkilere neden olabilirler. Akıl hastalarının duyduğu seslerde ruhların otomatik yazılar ve ona benzer yöntemlerle kendilerini ifade ettiğini söylemeleri gibi, onlar da bazen ayrı bir kişilik olarak ortaya çıkarak kişisel bir ego niteliğine bürünebilirler. Kompleksleri hastanın uydurduğunu düşünenler için Jung şöyle der: "Komplekslerin, önemli ölçüde özerkliğe sahip olduğu, 'hayalî' olduğu düşünülen acıların da meşruları kadar acı verdiği, hastalık korkusunun; hastanın kendisi, doktoru ve toplumun geneli tarafından 'hayal ürünü' olduğu iddia edilse bile en ufak bir yok olma eğilimi göstermediği kesinlikle ortaya çıkmıştır. Kompleks, bir grup düşünceye karşılık gelen ve kelime çağrışım testinde geciken tepki süresi sayesinde; garip ve bazen acı veren hislerin bütününü temsil eder. Buna büyük önem atfeden C. G. Jung, mesleğinin başında kuramının temelini kompleks üzerine kurmuş ve o dönemde psikoloji ekolü “Kompleks Psikoloji” olarak anılmıştır. Bu terim Freud ve Adler tarafından da benimsenmişti.