"...Sen Odysseus iki ölümlüsün
Hades'i gördün daha yaşarken
Güneş doğmayan neşesiz ülkeyi
Günlerce karanlıkta kaldın...” - Melih Cevdet Anday
Katabasis ve Nekyia, Yunan mitolojisinde çok sık karşımıza çıkan motiflerdir. Benzer anlama gelirler. Katabasis Yunan mitolojisinde, Hades’in hüküm sürdüğü yer altı dünyasına yapılan yolculuk anlamına gelir. Katabasiste kahramanlar ölüler dünyasına giderler ve geri dönerler. Nekyia ise öteki dünyadan ruh çağırmak demektir, bir büyücülük ayinidir. Yer altı dünyasıyla geleceğini öğrenmek için iletişime geçer tapınaktaki rahip ve rahibeler. Mitolojide iki tane meşhur katabasis hikayesi vardır: birisi yurduna dönmeye çalışan kahraman Odysseus’un hikayesidir diğeri ise âşık Orpheus’un.
Orpheus çok meşhur bir halk ozanıdır. Bazı kaynaklara göre Apollon’un, bazı kaynaklara göreyse ilham perisi olan Kalliope’nin oğludur. Lir çalmayı perilerden öğrenir. Orpheus lir çaldığında dünya durur, nehirler akmayı bırakır, ormandaki yabani hayvanlar uysallaşır. Tüm dünya durup onu dinler. Orman perisi olan Eurydik’e âşık olur. Evlenirler. Âşıkların kaderi bir günde değişir: Eurydike ormanda gezinirken Aristaios onu görür. Ona tecavüz etmeye kalkar. Can havliyle kaçan Eurydike bir yılana basar. Yılan onu sokar ve ölür. Aşkının ölümü ile Orpheus kahrolur. Acısını, yasını lirine döker. Orpheus’un müziği ile tüm dünya da Orhpeus ile beraber yas tutar. Müziği tanrıları bile ağlatır. Bir gün Orpheus yer altı dünyasına yolculuk etmeye karar verir: Hades ve Persephone’yi liriyle etkileyecek ve Eurydik’i yeryüzüne getirmeye ikna edecektir. Bu yol çok zorlu bir yoldur ancak Orpheus’un aşkı o kadar güçlüdür ki gözü hiçbir şeyi görmez. Geçmesi gereken Styx nehiri, üç başlı bir köpek olan muhafız Cerberus ve etkilemesi gereken yer altı kralı ve kraliçesi vardır. Yer altı dünyasının girişini bulur Orpheus, kayıkçı Kharon’u ve Cerberus’u müziği ile etkiler. Hades ve Persephone’un karşısına çıkar. Onlara üzüntüsünü, aşkını, acısını lirle anlatır. Lirden dökülen her ezgi Orpheus’un gözyaşıdır. Hades ve Persephone da müziğinden çok etkilenir.
Orpheus’un Eurydike ile yeryüzüne gitmesine Hades razı olur. Ancak tek bir şartı vardır; yeryüzüne çıkış yolu boyunca Eurydike Orpheus’un arkasından yürüyecek, Orpheus ise gün ışığına çıkana kadar bir kez bile dönüp arkasına bakmayacaktır. Eğer bakarsa Eurydike’nin ruhu sonsuza kadar yok olacaktır. Orpheus çok sevinir. Yeryüzüne yolculuk başlar. Ancak yol boyunca Orpheus’un içi içini yer. Ya Hades yalan söylediyse? Acaba Eurydike arkasından onu takip ediyor mudur? Bu şüphe içini kemirir. Şüpheye karşı koymaya çalışır ancak yeryüzünü müjdeleyen gün ışıklarını gördüğünde şüphesine yenilir. Arkasına dönüp bakar. Ve Eurydike yer altına hapsolur. Olayın ardından Orpheus yaşamdan elini eteğini çeker, yemek yemez, su içmez. Karısının başında ölümü bekler. Vücudu çok zayıf düşer. Sonunda ölümü gülümseyerek kucaklar. Çünkü artık aşkına kavuşacaktır.
Bir diğer katabasis hikayesi ise Odysseus’unkidir. Truva Savaşı’nın ardından Truva atı fikrini bulan Odysseus, memleketi İtakhe’ye dönüş yolunda gemisi fırtınanın ortasında kalır. Böylelikle memleketine varış hikayesi başlar. Kirke Odysseus’a memleketine varabilmesi için öncelikle başka bir yolculuk yapmasını söyler: yer altına yolculuk. Odysseus Teiresias’ın ruhu ile görüşmeli ve ona danışmalıdır. Yolculuk Odysseus’u çok korkutur ancak tanrıçalarla konuşur ve tüm hazırlıklarını tamamlayıp yola çıkar. Kirke’nin tarif ettiği şekilde ilerler ve yer altı dünyasına yaklaşır. Yaklaştığında tanrıçanın dediği gibi derin bir çukur kazar ve ölülere kurban adar. Bu esnada yurduna varmak için adaklar da adar. Kurbanlardan akan kan, ölü ruhları çukura çeker. Tanıdığı birçok ölü ruh ile karşılaşır Odysseus. Çok geçmeden Teiresias’ın ruhu da gelir. Teiresias’a adakların kanından ikram eder ve Teiresias kehanetlerini sıralamaya başlar: Odysseus memleketi İthake’ya çok zorlu yolları aşarak varabilecektir. Vardığında ise memleketinde büyük bir kaos onu beklemektedir. Çünkü İthake’de herkes Odysseus’u ölü sanmaktadır, dul eşiyle evlenip kral olmak isteyen talipler ülkeyi kaosa sürüklemiştir. Odysseus İthake’ye varınca tüm taliplerden intikamını alacaktır. Kehanetlerinin ardından Teiresias Hades’in kulübesine geri döner Odysseus da onu takip eder. Ölüler dünyasında Akhilleus gibi birçok dostunu görür, onlarla konuşur. Ancak ölülerin çığlık atan ruhlarından çok korkan Odysseus korkarak yer altı dünyasından kaçar.
Katabasis yer altına yapılan gerçek bir yolculukken nekyia ruhani bir yolculuktur. Tıpkı içimizde çıktığımız yolculuklar gibi. Biz de bazen bilinçdışımızın hüküm sürdüğü kendi yer altı dünyamıza yolculuğa çıkarız. Tartaros*’umuzda bastırdığımız, unutmaya çabaladığımız karanlık düşüncelerimiz gizlidir. Styx** nehrinin kıyısında buluruz kendimizi, ölülerin kayığıyla karşı karşıya kalırız. Kayığa yaklaşırız, diğer tarafa geçmenin tek yolu o kayıktır çünkü. Kayığın yanında kayıkçı Kharon***’u görürüz. O an aklımıza altın sikkelerimiz gelir. Bizi öteki tarafa taşıması için rüşvettir altın sikkeler. Yaklaşırız. Yaklaşırken cebimizi yoklarız. Cebimizden çıkartırken karanlıkta altın sarısı parlar sikkeler. Kayıkçı bize doğru döner. Kayıkçı Kharon değil, kendi suretimizdir. Kayığa bindiğimiz anda korkunç, karanlık bir gece yolculuğu başlar. Jung bu yolculuğa “nekyia” ya da “gece deniz yolculuğu” der. Kendisi de bu yolculuğa çıkmıştır. Bazen Odysseus gibi aile özlemi bazen de Orpheus gibi aşk acısı iter bizi yer altı yolculuğuna, bazen de saniyelik bir duygu ya da bir düşünce. “Tek gerçek yolculuk, insanın kendi içine yaptığıdır.” der Rilke. Biz aydınlıkla ve karanlıkla bir bütünüz. Bilinçdışının ögeleri de biziz. Kendimizi tanımamız ancak bilinçdışıyla karşılaşmamızla mümkün olabilir. Bütünleşirsek birey olabiliriz. Erdemlerin en yücesi kendini tanımaktır. Kendi gölgenle, karanlığınla yüzleşmek ve onu tanımaktır. Büyük bir cesaretle aynadaki karanlık suretine bakabilmektir. Ruhlarını terbiye etmek için mezar kazıp içinde yatan tasavvufçular ile Orpheus arasındaki fark nedir? Mezarda yatan ve ruhunu arındırmaya çalışan tasavvuf piri ruhunu önce kirletmeden nasıl temizleyebilir? Yer altı dünyasına gidişi mezara yatmak kadar güzel ne sembolize edebilir?
* Tartaros: Yunan mitolojisine göre cehennemdir. Katiller, günahkârlar, tanrılara karşı çıkmış olanlar ve bunun gibileri yer altının en dipteki katmanı olan Tartaros'a mahkûm edilir. Tartarosa' a Hades hükmeder. Bu diyar ölülerin mekânı olmasına rağmen yeryüzünden girilebilir, lakin burayı korkunç 3 başlı köpek Cerberus korur.
** Styx nehri: Styx nehri, ölüler dünyası ile gerçek dünyayı birbirinden ayıran ve nerede başlayıp nerede bittiği bilinmeyen bir nehirdir. Ayrıca bu nehrin suyu kişiye ölümsüzlük bahşeder.
*** Kharon: Ölü ruhları Styx ırmağından geçiren sandalcıdır. Kharon bu iş için ruhlardan para alır. Bu nedenle ölülerin ağızlarına bir obolos (metelik) konurdu. Zalim kayıkçı Kharon, bedel ödeyemeyen ruhları kovar ve asla yumuşamazdı.